Ana Sayfa
Sağlık Rehberi
PSÖRİASİS (SEDEF HASTALIĞI)
8 Kasım 2022 Salı

PSÖRİASİS (SEDEF HASTALIĞI)

Psöriasis, derinin kronik, tekrarlayıcı bir hastalığıdır. Skuamlarının renginden dolayı halk arasında “sedef hastalığı” olarak bilinmektedir. Ciltte sedefi beyaz ince ya da kalın pullar ile kaplı, kırmızı/ pembe, deriden hafif kabarık lezyonlardır. Sedef hastalığında cilt hücreleri normalden hızlı çoğalır ve cilt yüzeyinde birikir.  Sıklıkla saçlı deri, diz ve dirsekler, gövde ve sırtta görülen lezyonlar 1-2 mm’den 40 cm ye ulaşan plaklar şeklinde olabilir. Vücudun her tarafında görülen sedef hastalığı ciltte bulgu vermeden sadece tırnak tutulumu olarak da seyredebilir. Lezyonlar saçlı deri, özellikle diz ve dirsekler olmak üzere ekstremitelerin ekstansör dış yüzleri, sakral bölge (kuyruk sokumu) ve umblikal (göbek deliği) bölge ve tırnaklarda yerleşme eğilimindedir. Lezyonların şiddeti, yaygınlığı ve süresi hastadan hastaya değişir. Psöriasisin etyopatogenezi tamamen aydınlatılamamış olmakla birlikte genetik yatkınlık ve bazı tetikleyici faktörlerle ortaya çıkan immunolojik değişiklikler üzerinde durulmaktadır. Sanılanın aksine bulaşıcı değildir. Genetik yatkınlık zemininde, sigara alkol kullanımı, psikolojik olaylar, bazı ilaçlar, vücutta bir infeksiyon, sürtme kesme gibi travmatik olaylar hastalığı tetikler ve ortaya çıkmasına neden olur. Son zamanlardaki bazı çalışmalar kilo ve bazı metabolik hastalıklar ile ilişkisi üzerinde durmaktadır. Psöriasisin toplumdaki sıklığının %1-3 olduğu tahmin edilmektedir. En sık beyazları, daha az Asyalıları, en az zencileri etkilemektedir. Psöriasis tüm yaşlarda görülmekle birlikte pik yaptığı yaş grupları 16-22 ve 57-60 dır. 


Etyolojisi (nedeni) ile ilgili olarak genetik, infeksiyöz, metabolik ve endokrin faktörler ileri sürülmüştür. Psöriasisin kalıtsal geçişli olduğuna dair bulgular mevcuttur. Hastaların akrabalarında psöriasis sıklığının artmış olması, bir veya iki ebeveynin hasta olması durumunda çocuklarda psoriasis insidansının yükselmesi psoriasisin kalıtımsal bir hastalık olduğunu desteklemektedir. Psöriasis kesik, ekskoryasyon vb travma durumları, başta streptokok enfeksiyonu olmak üzere Candida albicans, Malassezia furfur, Enterococcus faecalis, Escherichia coli, Pseudomonas aeruginosa, Proteus türleri, Helikobacter pylori dahil pek çok enfeksiyon hallerinde, gebelik sonrası, puberte ve menopoz dönemlerinde, yüksek doz estrojen ve hormonal tedavilerin kullanımlarında da alevlenebilmektedir. Lityum, beta adrenerjik reseptör blokerleri, antimalaryal ilaçlar, steroid dışı antiinflamatuar ilaçlar, angiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri, tetrasiklin, interferon, digoksin, ranitidin başta olmak üzere pek çok ilaç da psöriasisin tetikleyici faktörleri arasındadır. 


Ayrıca stres, alkol kullanımı ve yoğun güneş maruziyetinden de sakınılmalıdır. Psöriasis bazen tek başına saçlı deride kabuklanma ile, ya da tek parmakta tırnakta kabuklu egzema benzeri deri ve tırnak değişiklikleri ile, eldeki küçük eklemlerde şişlik ve ağrı ile ya da yanlızca el avuç içleri ve ayak tabanlarında sivilce benzeri sulantılı yaralar halinde karşımıza çıkabileceği gibi, bazen de tüm vücutta yaygın eritrodermi (yaygın kızarıklık, pullanma) olarak ya da vücutta dış yüzeylerde yerleşim gösteren lokalize kızarık kepekli kabuklu kalın plaklar halinde de (plak tip psöriasis) görülebilmektedir. Psöriasisde nadiren penis, vajen dahil genital bölgeler, koltuk altı, kasık arası, meme altları, anal bölge, umblikal bölge (göbek) ya da göz kapakları dahil birçok kıvrım alanlarında (invers tip psöriasis) tek başına tutulum görülebileceği gibi bazen invers tip lezyonlarına plak tip psöriasis lezyonları eşlik edebilmektedir.


Tedavide öncelikle tetikleyicileri ortadan kaldırmak gerekir. Psöriasis hastalarının keselenme veya kaşınma gibi travmatik olaylardan uzak durması çok önemlidir.  Bu nedenle ciltlerinin kuru kalmaması, düzenli aralıklar ile nemlendirmeleri gerekir. Ayrıca psikolojik destek de önemlidir. Hastalık kronik ve tekrarlamalar ile seyreden bir hastalık olduğu için dönem dönem alınan psikolojik desteğin tedavi üzerine olumlu etkileri olacaktır. Hafif ve ılıman güneşin tedavi edici olumlu etkisi olmakla beraber şiddetli güneş, lezyonların alevlenmesine neden olabilir. Hastalığın kliniğine ve şiddetine göre tedavide fototerapi, topikal nemlendiriciler, steroidler, immunmodulatuar ilaçlar, vitamin D deriveleri ya da sistemik ilaçlar verilebilmektedir. Tedavide retinoidler, immunsupresif ilaçlar ya da biyolojik tedaviler belli aralıklarla gerekli kan tetkikleri istenilerek başarılı bir şekilde uzun dönem kullanılmaktadır. Bazı hallerde yaygın tutulum varlığında ise hastalar hastanede yatırılarak gerekli tedaviler verilmek

Doç. Dr. Pelin ÜSTÜNER
8 Kasım 2022 Salı
Sağlık Rehberi